PROF.DR.ERSOY'DAN AHLAT İÇİN ÖNEMLİ TEKLİF

TAKİP ET

MHP Genel Başkan Başdanışmanı ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ruhi Ersoy, Ahlat için önemli teklif ve önerilerde bulunarak, “Dönem kaymakamları, dönem kurmay subayları ve dönem yargı mensupları 2 günlük etkinlikle Ahlat şuuruyla donanan programdan geçerek, buraları yaşamalıdır. Sonrasında Ankara’ya da uğramadan direk Çanakkale’ye gitmeli.” Dedi.
Ahlat’ta 21-22 Mayıs tarihlerinde düzenlenen "Tarihin Görgü Tanıkları Ayağa Kalkıyor Projesi Ahlat Çalıştayı"na katılan Prof. Dr. Ruhi Ersoy, oturum başkanlığını yaptığı programda önemli açıklamalar yaptı.
Prof.Dr.Ersoy, açılış konuşması yaptığı oturumda Anadolu’nun giriş kapısının yeniden bir dirilişe, yeniden bir doğruluşa vesile olacağı programlar ve günlere tanıklık ettiklerini belirterek, “Ahlat’ın tarihi, dünü ve Ahlat ile ilgili sunumları dinlediniz. Bugün Ahlat’ın birikimini nasıl yarınlara taşıyabiliriz ve bu konuda iletişim stratejileri ne olabilir. Sadece tanıtım ve organizasyon değil bir kültürel bellek olarak Ahlat nesillere nasıl aktarılabilir hususunda daha çok önerilerin, fikirlerin tartışılacağı bir oturum olacak.” Dedi.
KURULUŞUN ŞEHRİYLE, DİRİLİŞİN VE KURTULUŞUN ŞEHRİ ARASINDAKİ TARİHİ BELLEĞİN SORUMLULUĞU HİSSEDİLMELİ”
Türkiye’de kaymakamlık kurslarını alıp meslek hayatlarına başlarken ve dönem temsilcilerinin tamamı bahsettiğim kapsamda bir buraya gelip Ahlat’ı görmeli ve 2 günlük programla Ahlat şuuruyla donanan programdan geçmeli ve buraları yaşamalıdır. Sonrasında Ankara’ya da uğramadan direk Çanakkale’ye gitmeli. Kuruluşun şehriyle, dirilişin ve kurtuluşun şehri arasındaki tarihi belleğin sorumluluğunu hisseden, aldığı eğitimlerle bu mekânsal aynel yakın, kalben yakın, ilmen yakını birleştiren bir programdan sonra ki süreçte kura çekme törenine gidilmeli. Aynı düşünceyi yüksek yargı mensubu hakim ve savcı dönem adayları, adalet akademisinde programlarını yaparken bu düşünceyle Türkiye’de hakim, savcı yapacak her dönemin mensupları 2 gün Ahlat’a kalmalı, 2 günde Çanakkale’de kalmalı. Burada görev yapma ihtimali olmayan ve gelmeyen ama kurmaylık beratını alacak olan her kurmay subay bir şekilde buraya gelerek 2 gün Ahlat’ta ve sonrasında Çanakkale’ye gitmelidir. Şartlar, ilgi, merak ve tarihi farkındalık oluşursa insanlar buraya gelip görüyorlar. Geldikten sonra da buraya vurulup okumaya ve anlamaya çalışıyorlar. Eğer biz bu milli Devletin devamlılığı için, Türklüğün geleceği için böyle bir mayalamayı düşünüyorsak, Devletimizin damarlarında buna aidiyet aktaracak insanları ve kadroları buraya temas ettirmemiz lazım.
“MİLLİ SİLAH FABRİKALARINI KAPATAN BİR TÜRKİYE’DEN, İHA’LARA, SİHA’LARA”
Diğer taraftan bizim temel problemimiz burjuvaziden mahrum olma meselemiz. Cumhuriyet Türkiye’si Atatürk’ten sonra değerlerini Atatürk’le birlikte gömdüğü için, Anadolu ile sınırlı erken dönem uygarlıklarıyla modern batı arasında kendine ait milli kimlik daha doğrusu sözüm ola batılı kimlik inşa etmeye çalışan bir yapıyla karşılaştık. O travma bizde milli ve manevi değerleri yerin altına itti. Yerin üstüne çıkışımız ve toparlanma sürecimiz çok partili siteme geçişle, demokrasiyle beraber ama hep de darbelerle başımıza vurula vurula travmalarla yaşadık. İşte şimdi normalleşme emarelerine doğru geçip biz milletin iradesiyle Devleti temsil edebilen bir ortamda gelecek nesle bu travmaları yaşatmadan milli kimlik ve milli devlet politikasının devamından tarafız. İşte o yıllarda Türkiye’de üretime dayalı istihdam kapatıldı. Nuri Demirağlar, Vecihi Hürkuşlar, Kafkasistan Ordusu Komutanımız Nuri Paşamız, Nuri Killigül marka silah yapıp Kudüs’ü ancak milli silahlarla kurtarırız ülküsüyle silah fabrikaları açan adamların bu fabrikaları, kendileriyle beraber patlatıldı. Nuri paşanın birkaç uzvu küçücük bir tabuta 3-5 tane insan tarafından konularak defnedildi. Merasimine kimse gelmedi. Buralardan çıktı Türkiye. Kafkanistan Orduları komutanını tanımayan ve milli silah fabrikalarını kapatan bir Türkiye’den, İHA’lara, SİHA’lara ve bugünkü Devlet politikasına geldi. Bunu siyaseten değil bir Türk aydın adayı bir aydın namzedi olarak söylüyorum.
“BİTLİS EREN ÜNİVERSİTESİ VE ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ’NİN İVEDİ OLARAK BİR GÖNÜL KARDEŞLİĞİ PROTOKOLÜ İMZALAMASINI TEKLİF EDİYORUM”
Ahlat’ı tanıyan, iş dünyasında samimi gezi ve turların yapılması gerekiyor. Bu samimi gezilerin buralara getirilmesi tıpkı Çanakkale’nin görülmesi gibi çoğaltılması gerekiyor. Bunun derdine düşmemiz lazım. Bugün Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nin sayın rektörü ve genel sekreterinin burada misafir olduğunu görmek bile beni oldukça heyecanlandırdı. Bitlis Eren Üniversitesi ve Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nin derhal ivedi olarak bir gönül kardeşliği protokolü imzalamasını teklif ediyorum. Nasıl Türkiye’nin her yerinden Çanakkale’ye gezi yapılıyorsa, Çanakkale’nin de bu geziyi, kurulduğumuz coğrafya gezileri olarak öğrencilerini teşvik edip buraya getirmesini, kuruluştan dirilişe, kuruluştan kurtuluşa toplantıları bilimsel zeminlerde tartıştıkları, gidiş gelişlerin arttığı programların çoğaltılması gerektiğini öneriyor, düşünüyor ve teklif ediyorum.” dedi.
‘AKLIMIN YARISI AHLAT DİĞER YARISI SÖĞÜT’
Biz milletin çocukları olarak bu tarihi beldeyi, Allah’ın verdiği imkanlarla öğrenmiş, Devletle millete şuan ki sürdürebilir olması kısmet olsun inşallah. İmkan ve nasip olursa bunun içini doldurmakla mükellefiz. Bu bizim ahlaki, vicdani gelecek nesle karşı temel sorumluluğumuzdur. Bahsetmiş olduğumuz uygulamaları, bana oyumu almak için gelenlere bu soruları sormaya başladığımda kazanacağım. Bana ne vereceksin, bana menfaatin ne ve ötesinde Ahlat için ne düşünüyorsun sorusunu soracaksınız. Ahlat’ın Türk kimliği ve Türk medeniyeti için, yarınlara taşınması için ne vaat ediyorsun sorusunu sorabileceğimiz milli bir şuur Ahlat’ta var. Ve bunun etrafa artarak yayılacağı ve devam edeceği kanaatindeyim. Ve bir gün dönem kaymakamlarının, dönem kurmay subaylarının, dönem yargı mensuplarının Ahlat gezileri ve Çanakkale gezi programlarına alındığını görmek benim şuan ideal olarak teklif ettiğim ama fırsat geldiğinde de mümkün olabilmek için mücadele edebileceğimiz alan olarak ifade ediyorum. Çünkü ben ‘Aklımın yarısı Ahlat diğer yarısı Söğüt’ diyen bir insanın yanında mücadele verme gayretindeyim.”dedi.